Küresel Güç Dönüşümünde Türkiye’nin Rolü: Yeni Dünya Düzeni ve Stratejik Fırsatlar​

Sevgili Dostlar,

Yaklaşık 25 yıl önce, New York Eyalet Üniversitesi’nde işletme yüksek lisansı yaparken, İsrail asıllı profesörümüz derste şöyle demişti:​

“Çocuklar, Amerika’nın Afganistan’da bu kadar aktif olmasının nedeni kendi doğal kaynak ya da petrol ihtiyacı değildir. Asıl mesele, Çin’in bu kaynaklara ulaşması durumunda hem ekonomik hem de siyasi anlamda ABD’yi geçme ihtimalidir. Yani, Amerika’nın Afganistan’daki petrole ihtiyacı yok, ama Çin’in bu kaynaklara ulaşması, onu hem ekonomik hem de siyasi olarak ABD’nin önüne geçirebilir.”​

Bugün bu sözler, küresel dengelerin geldiği noktayı anlamak için oldukça öğretici. 2000’li yılların başında ABD ekonomisi, Çin’in yaklaşık 6 katı büyüklüğündeydi. Ancak aradan geçen süreçte bu fark hızla kapanmış, günümüzde yalnızca 1.8 kata kadar gerilemiştir. Mevcut eğilim devam ederse, Çin’in 2040’lı yıllarda ABD’yi ekonomik büyüklük açısından geçmesi öngörülmektedir.​

Çarpıcı bir örnekle somutlaştıralım: 2010 yılında Fortune Global 500 listesinde Çin’den yalnızca 46 şirket yer alırken, 2023 itibarıyla bu sayı 142’ye ulaşmış ve Çin, listedeki şirket sayısında ABD’yi geride bırakmıştır. Bu sadece ekonomik bir büyüme değil, aynı zamanda kurumsal güç ve etki alanının genişlemesi anlamına gelmektedir.​

Bu gelişmeler, sadece iki süper güç arasındaki rekabetin değil, aynı zamanda yeni bir dünya düzeninin kurulma çabasının da habercisidir.​

Amerika’nın Hamlesi: Üretimi Geri Getirme ve Yeni Dünya Düzenini Kurma Stratejisi

ABD Başkanı Donald Trump döneminde belirginleşen ve sonraki yıllarda da devam eden en önemli stratejik dönüşüm, küreselleşmeden geri adım atılarak üretimin yeniden ABD topraklarına taşınmasıdır. Bu politika, kısa vadede büyüme üzerinde baskı yaratsa da, orta ve uzun vadede Amerikan sanayisinin yeniden ayağa kalkması ve istihdamın artması hedeflenmektedir.​

Bu kapsamda:

  • Ticaret savaşları başlatılmış, özellikle Çin menşeli ürünlere gümrük vergileri getirilmiştir.
  • Teknoloji ve enerji alanlarında Çin’e karşı sert tedbirler alınmış,
  • Küresel tedarik zincirleri yeniden yapılandırılmaya çalışılmıştır.​

Bunun en bariz örneklerinden biri, Apple’ın Çin dışına üretim kaydırma sürecidir. Şirket, tedarik bağımlılığını azaltmak için Hindistan ve Vietnam gibi ülkelere üretim yatırımları yapmaktadır. Bu durum, yalnızca ticari değil, stratejik bir yeniden konumlandırmadır.​

Tüm bu adımlar, ABD’nin dünya liderliğini koruma gayretinin bir parçasıdır. Ancak bu büyük dönüşüm, aynı zamanda küresel ticarette yeni fırsat pencereleri de açmaktadır.​

Türkiye İçin Oluşan Stratejik Fırsatlar

ABD ile Çin arasındaki ekonomik makasın daralması ve küresel sistemin yeniden şekillenmesi, Türkiye’ye eşsiz fırsatlar sunmaktadır. Bu fırsatlar hem ekonomik hem de jeopolitik açıdan değerlidir:​

1. Yeni Pazarlara Erişim ve Ticaret Avantajı

Çin’in küresel ekonomik rolünün artması, Asya pazarının daha cazip hale gelmesine neden olmaktadır. Türkiye, coğrafi konumu sayesinde Avrupa ile Asya arasında doğal bir köprü olarak öne çıkmakta, Çin’in “Kuşak ve Yol” projesi içinde önemli bir geçiş noktası haline gelmektedir.​

2. Altyapı ve Finansman Desteği

Çin’in uluslararası yatırım politikaları kapsamında sunduğu düşük maliyetli krediler ve altyapı yatırımları, Türkiye’nin uzun süredir ihtiyaç duyduğu stratejik projelerin hayata geçmesini kolaylaştırabilir.​

Örneğin, Çin Exim Bank’ın desteğiyle yapılan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ndeki bazı finansman modelleri, gelecekte daha büyük ölçekli projeler için örnek teşkil edebilir.​

3. Çok Kutuplu Denge Politikası

ABD ve AB ile ilişkilerinin dönemsel gerilimler yaşadığı Türkiye, Çin’le geliştirilecek ekonomik ortaklık sayesinde daha dengeli bir dış politika yürütebilir. Bu da Türkiye’yi daha bağımsız ve çok yönlü bir aktör haline getirebilir.​

4. Sanayi ve Teknoloji Transferi

Çin’in Türkiye ile daha yakın çalışması, ileri teknoloji ürünlerinin üretiminde ortaklıkları ve know-how paylaşımını da beraberinde getirebilir. Bu, Türkiye’nin sanayi üretimini güçlendirme hedefine katkı sağlar.​

Nitekim, Huawei ve Xiaomi gibi dev Çinli teknoloji firmalarının Türkiye’de üretim tesisleri kurması, bu işbirliklerinin sadece teorik olmadığını, pratikte de karşılık bulduğunu göstermektedir.​

Stratejik Uyarı: Türkiye Pozisyon Almazsa Bu Dönüşümün Dışında Kalabilir

Bu küresel değişimin Türkiye için avantajlı bir sürece dönüşebilmesi, aktif stratejik pozisyon alınmasına bağlıdır. Aksi halde Türkiye, bu dönüşümün sadece izleyicisi olur ve oluşan fırsatlar başka bölgelere kayabilir. Bunun için:​

  • Lojistik, enerji ve sanayi altyapısı hızla geliştirilmelidir.
  • Doğu ile Batı arasında denge gözeten bir dış politika benimsenmelidir.
  • Yerli sanayi, Çin ve ABD ile rekabet edebilecek şekilde desteklenmelidir.
  • Yeni nesil eğitim ve teknoloji politikaları, Türkiye’nin bu değişen dünyada teknoloji üreten ülke olmasını sağlamalıdır.​

🎯 Sonuç: Yeni Dünya Düzeni İçin Türkiye Şimdiden Hazırlık Yapmalı

ABD’nin iç üretime yönelerek liderliğini koruma çabası ve Çin’in hızlı yükselişi, dünyayı yeniden şekillendirmektedir. Türkiye’nin bu tabloda kazanan tarafta yer alabilmesi, bugünden doğru adımlar atmasına bağlıdır.​

Bu süreçte Türkiye; coğrafi avantajı, genç nüfusu ve bölgesel etkisiyle hem Çin’le hem ABD’yle işbirliğini akıllıca yürüterek, yeni dünya düzeninde stratejik bir merkez haline gelecektir İnşallah…​

Kalın sağlıcakla.

Yavuz ORTA

30 Nisan 2025 

Dallas/Texas

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *